
Kekemelik, konuşmanın akıcılık ve ritminin istemsiz kesintiler ve bloklarla zarar gördüğü, etkili bir şekilde iletişim kurmayı engelleyen bir bozukluktur. Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı-5. Baskısı, kekemeliği kişinin, yaşı ve dil becerileri açısından uygun olmayan, ses ya da seslem (hece) yinelemeleri, ünsüz ve ünlü ses uzatmaları, kırık sözcükler kullanma, sesli ya da sessiz duraklama, dolambaçlı konuşma, sözcükleri büyük bir gerginlikle çıkartma, tek seslemli (heceli) tam sözcük yinelemeleri durumlarından birinin veya birden fazlasının sık ortaya çıkması ve bu belirtilerin zamanla bozukluklar olması biçiminde tanımlamaktadır.
Toplumda yaygınlık oranının %1, kronikleşme oranının ise %0.5-1 arasında olduğu bildirilmektedir. Erkeklerdeki kekemeliğin kızlarla karşılaştırıldığında 4 kat daha fazla olduğu ve erkeklerdeki kekemeliğin kızlardakine göre daha fazla kalıcı ve dirençli olma eğiliminde olduğu belirtilmektedir.
Başlangıç 10 yaş öncesindedir. Çoğu çalışmada kekemeliğin kendiliğinden iyileşme olasılığı, yaklaşık %80 gibi yüksek oranda verilmektedir. Kekemelerin yakın akrabaları arasında kekemelik görülme olasılığının yaklaşık %50 olması, yüksek ailesel sıklığa işaret etmektedir.
Kekemelik Etiyoloji
Kekemelik etiyolojisinde genetik, gelişimsel (sosyal-duygusal, fiziksel, bilişsel, dil-konuşma) ve çevresel faktörlerin etkili olduğu öne sürülmesine rağmen henüz patofizyolojisi hakkında kesin kanıtlar ortaya konamamıştır. Ancak, yaygın olarak kekemeliğin tek bir nedene bağlı olarak ortaya çıkmadığı görüşü hâkimdir. Kekemeliğin ortaya çıkmasında motor konuşma, dil-bilişsel, psikolojik, çevresel, nörolojik gibi birçok faktörün etkili olduğu, aynı zamanda tüm bu alanlar arasındaki etkileşimin de önemli olduğu bildirilmektedir.
Kekemeliğin Klinik Özellikleri
BİRİNCİL ÖZELLİKLER
– Tekrarlar (ses – hece – sözcük) (başta – ortada)
– Bloklar (ünlü – ünsüz) (sözcük başı/sözcük ortası cümle başı)
– Uzatma (ünlü – ünsüz) (başta – ortada)
– Ekleme (ses – hece – sözcük) (başta – ortada)
– Soluk (başta – ortada)
İKİNCİL ÖZELLİKLER
Yüzde gözlenen davranışlar
Bakışları kaçırmak-gözleri kısmak/yummak/kırpıştırmak
Dudakları büzmek
Dili itmek
Çenenin itilmesi/atması/silkinmesi
Endişeli, korkulu bakışlar
Kas gerilimi
Tremorlar
Baş hareketleri
Başı öne doğru eğme
Başı geriye doğru atma
Başı yana doğru çevirme vb.
Gövde hareketleri
Döndürme
Eğilme
Uzuvların Hareketleri
Doğal olmayan el/parmak hareketleri, parmak şaklatma vb.
Doğal Olmayan kol, bacak, ayak hareketleri
Konuşmaktan Kaçınma
Takıldığı kelimeleri söylemekten kaçınma
Konuşma sırasında kısa yanıtlar oluşturma (1-2 sözcüklü yanıtlar)
Kısa cümleler kurma
Suskunluk
Göz teması kurmama
Konuşması Gereken Ortamdan Kaçınma
Aile üyeleri dışında kimseyle ilişkide olmama
Sadece kendini kabullenenlerle arkadaşlık kurma
Tanıdık ortamlar haricinde bulunmama
Otorite figürleriyle konuşmaktan kaçınma
Telefonda konuşmaktan kaçınma
TEDAVİ
Kekemeliğe müdahale değişik yaş dönemleri için farklı yaklaşımlar şeklinde olur. Okul öncesi dönemde iyileşmenin büyük oranda gerçekleşmesi ve çocuğun konuşması üzerine odaklanması kaygısı nedeniyle, okul öncesi çocuklara yönelik doğrudan terapötik müdahale yapılıp yapılmaması konusunda çoğu klinisyen tarafından tercih edilen yaklaşımda, dolaylı müdahale yöntemleri kullanılır. Bu çerçevede aile danışmanlığı ve çevrenin uygun hale getirilmesini içeren yaklaşımlar sunulur. Bu yaklaşım, anne-babanın gevşemiş ve telaşsız konuşma ortamları oluşturmasını sağlayan ve ev ortamında iletişim güçlüklerini azaltıcı teknikleri içerir. Bu bağlamda ailelere, çocuğun konuşma akıcılığı bozulduğunda üzerinde durmamaları söylensede, ailelerin çoğu bu durumu göz ardı edememekte ve çocuğun konuşmasına gerek sözel gerekse duygusal tepkiler ile müdahale etmektedirler. Çocuğa konuşması konusunda baskı yapılmaması, kelime ya da cümlelerinin düzeltilmemesi ve tamamlanmaması, kendini rahatça ifade etmesine olanak tanınması, konuşurken sabırla dinlenmesi ve çocuğun dikkatinin konuşması üzerine çekilmemesi gibi öneriler verilmektedir.
Alay etme, utandırma, zorlama gibi tutumlardan kaçınılması gerektiği üzerinde durulur. Ailenin aşın titiz, düzenli, denetimci ve kuralcı tutumların gevşetilmesi önerilir. İkinci yaklaşımda ise, çocukların ebeveynlerine davranışsal teknikleri uygulamaları ve çocuğu gündelik konuşma ortamında kekemelikten bağımsız sözel iletişime yönlendirmeleri öğretilir.
Dolaylı yaklaşımların yetersiz kaldığı durumlarda ve daha büyük yaştaki çocuklara konuşma terapisi uygulanır.
Geleneksel konuşma terapisinde, alışılmış basmakalıp davranış örüntülerinin değiştirilmesi ve öğrenilmiş tepki ve gerginliğin azaltılması üzerine odaklanılır. Blokların analizi ve modifikasyonu yapılır, azaltılması ya da tamamen ortadan kaldırılmasına çalışılır. Daha
yeni terapi tekniklerinde konuşma akıcılığının yeniden düzenlenmesine odaklanılmaktadır; ses, hece ve sözcüklerin arasında düzgün geçişler ve hız ayarlanması ile konuşmanın yeniden düzenlenmesi yapılır.
Kekemeliğin özgün bir ilaç tedavisi yoktur. Kekelemeye eşlik eden hareket belirtilerinin olması, kekelemenin tik bozukluklarına benzerlik göstermesi ve gerginlik durumlarında artması nedeniyle doparnin tip 2 (D2) reseptör antagonistleri denenmiştir. Bu çerçevede haloperidol ve risperidonun eşlik eden hareketlerin tedavisinde etkili olduğu belirtilmektedir.
Kaçınma davranışlarının ve kaygının yoğun olduğu durumlarda, serotonin geri alım inhibitörlerinden yararlananların olabildiği bildirilmektedir.
Kaynak
Konuşma ve Dile Özgü Gelişimsel Bozukluklar (İletişim Bozuklukları). İçinde: Akay AP, Ercan ES, Perçinel İ, Ardıç ÜA, Güney SA, Demirkaya SK, Güler AS, Yazıcı KU (editörler). Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları. Ankara: Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği Yayınları. 2016.